«15/150»
«Kadın, kocasının yatağını mazeretsiz terk ederek sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler.» (Müslim)
Kâfirlere Karşı Neyle Gâlip Olacağız?

Allâme Şeyh Muhammed b. Sâlih el-'Useymîn'e Soruldu: Kâfirlere Karşı Neyle Gâlip Olacağız?

Cevap: Zaferin sebepleri çoktur. Başlıca sebepleri beştir. İlk olarak: [İbâdeti] Allah'a hâlis kılmaktır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur: 'Allah, içinizden îmân edip sâlih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri [yeryüzünün] halîfeleri kıldığı gibi, onları da yeryüzünde halîfeler kılacağını, onlar için râzı olduğu dînlerini kuvvetlendirip sağlamlaştıracağını ve onları korkularından sonra emniyete kavuşturacağını vaad etti. Onlar ki, bana ibâdet eder ve hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar.' [Öyleyse ilk sebep] ibâdeti Allah'a hâlis kılmaktır.

İkinci olarak, namazı ikâme etmek, 
zekâtı vermek, ma'rûfu emretmek ve münkerden alıkoymak vardır. Yüce Allah şöyle buyurur: 'Muhakkak ki Allah, kendi [dîni]ne yardım edene yardım eder. Şüphe yok ki Allah, gerçekten çok kuvvetlidir ve azîzdir. Onlar öyle kimselerdir ki, onlara yeryüzünde iktidâra getirdiğimizde namazı ikâme eder, zekâtı verir, ma'rûfu emreder ve münkerden alıkoyarlar. Bütün işlerin âkibeti [sonu] Allah'a âittir.' [Âyette zikri geçen] bu dört sebebi, ilk sebebe ekleyince beş olur. Yüce Allah'ın 'Şüphe yok ki Allah, gerçekten çok kuvvetlidir ve azîzdir.' buyruğunu düşün!
Ta ki, bu zaferin mutlaka gerçekleşeceği senin için açığa kavuşsun.

Çünkü Allah, çok kuvvetli ve azîz olunca O'nun önündeki herşey de [O'nun karşısında] zayıf ve zelîldir, zayıf ve zelîldir. Sonra bir de 'Bütün işlerin âkibeti Allah'a âittir.' buyruğunu düşün ki, senin için [şu da] açığa çıksın: Görülen maddî kuvvet, ne kadar büyük olursa olsun, âkibet kimin elindedir? Allah azze ve celle'nin elindedir. O âkibeti, dilediğine verendir. Âkibet ise muttakîlerindir. Subhânallah!

Bazı sefîhler şöyle diyorlar: "Namazı ikâme ettiğimiz, zekâtı verdiğimiz ve ma'rûfu emredip münkerden alıkoyduğumuz zaman Amerika ve Rusya'ya gâlib mi geleceğiz?" Deriz ki: Evet, ey sefîh! Âkibet kime âittir?

Allah'a âittir. Bütün işlerin âkıbeti Allah'a âittir. Rusya'ya, Amerika'ya, İngiltere'ye ya da Fransa'ya âit değildir. Bütün işlerin âkibeti bir ve tek olarak Allah'a âittir. Eğer bunu târihî yönüyle bilmek istersen, İslâm ümmetinin ilk dönemlerinde cereyân eden olaylara bir bak! O dönemde İslâm ümmeti, Rûm devleti, Fars devleti ve Mısır'da Kıpti devleti gibi nice muazzam büyüklükteki devletleri alaşağı etmiş ve yeryüzünün doğularına ve batılarına mâlik olmuştu. Bu, işin târîhi yönü... Bir de vâkiada görülen bir yönü var. Arşın Rabbi'den [inip] saniyeler süren büyük bir deprem, herşeyi yıkıp yerle bir edebiliyor, herşeyi yıkıp yerle bir edebiliyor ve hiç kimse bu depremi engellemeye güç yetiremiyor.

Sanırım iki sene önce, büyük bir deprem olmuştu. Yanardağlar patlamış, dağlar erimişti.

[Dağın lavları] insanlar[ın evlerine] doğru akmış ve [olanlar] olmuştu. Bunlar kimin emri ile oldu? 

Allah azze ve celle'nin emri ile oldu. Bu yüzden deriz ki: "İnsanın, [sadece] önündeki maddî sebeplere bakıp Allah azze ve celle'nin kudretini ve kuvvetini gözardı etmesi, îmânın zayıflığından kaynaklanır.' Öyleyse, mes'ele 'Allah bize yardım ederse ve yardımsız bırakırsa' mes'elesidir. Mutlaka neleri takip etmeliyiz?

Zaferin [bu beş] sebebini... Eğer bizler, îmân ve yakîn ile birlikte zaferin sebeplerini takip edersek, muhakkak olacaktır.