«15/150»
«Kadın, kocasının yatağını mazeretsiz terk ederek sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler.» (Müslim)
Neden insan dua ediyor ama kabul olmuyor? Hâlbuki Allah azze ve celle, "Bana dua edin, size icâbet edeyim? buyurmuştur.

Cevap: Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun. Peygamberimiz Muhammed'e, âilesine ve ashâbına salât ve selâm ederim. Allah teâlâ'dan hem kendim için, hem de Müslüman kardeşlerim için akîde, söz ve amel yönünden doğruya eriştirilmek isterim. Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır: 'Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Bana ibâdet etmekten kibirlenenler aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.' (Ğafir: 60).

Soruyu soran kişi, Allah'a dua ettiğini, fakat Allah'ın ona icâbet etmediğini söylemektedir. Dua edenin duasını kabul edeceğini va'd eden Allah'ın bu âyetine rağmen icâbetin olmaması anlaşılması güç bir durum olmuş. Hâlbuki Allah teâlâ asla vaadinden dönmez. Bunun cevabı şudur: Duanın kabul edilmesi için mutlaka gerçekleşmesi gereken birtakım şartlar vardır. Bu şartlar şunlardır:

Birinci şart: Allah'a karşı ihlâslı olmaktır. İnsan duasında ihlâslı olmalıdır. Allah subhânehu ve teâlâ'ya kalbiyle hazır olarak yönelmeli, dosdoğru bir dille iltica etmeli, Allah'ın duaya icâbet etmeye ve istenileni vermeye kâdir olduğunu bilmeli, Allah'tan duasının kabulünü ummalıdır.

İkinci şart: İnsan dua ederken, Allah subhânehu ve teâlâ'ya çok muhtaç olduğunun hatta çok mecbur olduğunun, darda kalanın dua ettiği zaman duasına sadece Allah'ın icâbet edebileceğinin ve sıkıntıyı yalnız O'nun giderebileceğinin bilincinde olmalıdır. Allah'a muhtaçlık hissetmeden ve O'na mecbur olmadığını zannederek dua etmeye ve sadece âdet yerini bulsun diye istemeye gelince, böyle bir dua kabule layık değildir.

Üçüncü şart: Dua eden kişinin haram yemekten sakınmasıdır. Çünkü haram yemek, sahîh bir hadîste de ifade edildiği gibi kişi ile icâbet arasında engeldir. Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle buyurdu: 'Şüphesiz Allah temizdir, ancak temiz olanı kabul eder. Allah teâlâ peygamberlere emrettiği şeyi mü'minlere de emretti.'(1) Allah teâlâ şöyle buyurdu:'Ey îmân edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer yalnız Allah'a ibâdet ediyorsanız O'na şükredin.' (Bakara: 172). "Ey Peygamber! Temiz olan şeylerden yeyin; güzel işler yapın.' (Mü'minûn:51).

Sonra Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم uzun süre yolculuk yapan, saçı başı dağınık, üstü başı toz toprak içinde ellerini göğe uzatmış: Ya Rabbi, ya Rabbi! diye dua eden bir adamdan söz etti. Adamın yediği haram, giydiği haram, gıdası haram, Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle buyurdu: 'Bunun duası nasıl kabul edilir?' Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم icâbeti celp edecek zâhirî sebepleri yerine getiren bu adamın duasının kabul edilmesini imkânsız görüyor. Bu zâhirî sebepler şunlardır:

Birincisi: Ellerin göğe, yani Allah azze ve celle'ye uzatılmasıdır. Çünkü Allah gökte, arş'ın üstündedir. Ellerin Allah azze ve celle'ye uzatılması da duanın kabul sebeplerindendir. Nitekim İmam Ahmed'in Müsned'inde rivâyet ettiği hadîste şöyle buyrulur: 'Allah teâlâ hayâlıdır, cömerttir, kulu ellerini O'na kaldırdığı zaman onları boş çevirmekten hayâ eder.'(2)

İkincisi: Bu adam Allah teâlâ'ya 'Ya Rabbi, Ya Rabbi' diye Rab ismi ile dua etti. Bu isimle Allah'a tevessül etmek duanın kabulünün sebeplerindendir. Çünkü Rab, yaratıcıdır, mâliktir, her şeyi yönetendir. Göklerin ve yerin anahtarları O'nun elindedir. Bundan dolayı, Kur'ân'da geçen duaların çoğunun bu isimle yapıldığını görürsün: 'Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize îmân edin' diye îmâna çağıran bir davetçi işittik, hemen îmân ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle birlikte al. Rabbimiz! Bize peygamberlerine vaad ettiğini ver, kıyâmet günü bizi rezil etme. Muhakkak sen verdiğin sözden dönmezsin. Rableri onlara şu karşılığı verdi: Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir amel edenin amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz.'(Âl-i İmrân: 193, 195) Allah teâlâ'ya bu isimle tevessül etmek icâbetin sebeplerindendir.

Üçüncüsü: Bu adam yolcudur. Yolculuk genellikle icâbetin sebeplerindendir. Çünkü yolculukta insan Allah'a, âilesinin yanında mukim olduğu zamankinden daha çok muhtaç ve mecbur olduğunu hisseder. Adamın saçı başı dağınıktır, üstü başı toz toprak içindedir. Sanki kendisini düşünmez. Sanki onun için en önemli şey Allah'a iltica etmektir. İster dağınık ve tozlu, ister rahatlık, hangi hal üzere olursa olsun O'na dua etmek gerekir. Dağınıklık ve toz toprak içinde olmanın icâbete etkisi vardır. Nitekim Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم 'den rivâyet edildiğine göre o şöyle haber vermektedir: 'Allah teâlâ Arafat gecesi dünya göğüne iner ve orada vakfe yapanlarla meleklere övünerek şöyle buyurur: Bunlar üstleri başları perişan, toz toprak içinde dünyanın dört bir yanından kopup gelmişler.'(3)

Adamın yediği haram, giydiği haram olduğu ve haramla beslendiği için bu icâbet sebeplerinin hiçbir yararı olmamıştır. Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم 'Bunun duası nasıl kabul edilir?' demiştir. Duanın kabulü için gerekli olan bu şartlar yeterince bulunmadığı zaman kabulün uzak olduğu görülüyor. Şartlar yeterince bulunduğu ve dua edene Allah icâbet etmediği zaman, bu ancak Allah'ın bildiği, dua edenin bilmediği bir hikmetten dolayıdır. Siz bir şey istersiniz, fakat o sizin için şer olabilir. Bu şartlar tamam olduğu halde Allah icâbet etmediği zaman bununla ya ondan daha büyük bir kötülüğü gidermiştir veya bu duanın icâbetini kıyâmete saklamıştır ve orada ona daha çok mükâfat verecektir. Çünkü şartları yerine getirerek dua edip de kendisine icâbet edilmeyen ve ondan daha büyük bir kötülük kendisinden savılmayan kimse sebeplere sarılmış ama bir hikmetten dolayı icâbet engellenmiş olabilir. Bu durumda ona iki ecir verilir: Birincisi dua ettiği için, diğeri de icâbet edilmemek musibetine uğradığı içindir. Bu sebeple Allah katında onun için daha büyük ve daha mükemmel olan ecirler biriktirilip saklanır. Sonra, insanın duanın kabulü için acele etmemesi de önemlidir.

Peygamber صلى اللّٰه عليه وسلم 'den gelen bir hadîste de ifade edildiği gibi duanın kabulünü engelleyen sebeplerden birisi de budur. Nebî صلى اللّٰه عليه وسلم şöyle buyurdu: 'Sizden birinizin duası, acele etmediği müddetçe kabul edilir.' Nasıl acele eder ya Rasûlallah, diye sordular, şöyle buyurdu: 'Dua ettim, dua ettim, dua ettim, duam kabul edilmedi, der.'(4) Kişinin duanın kabulü için acele etmemesi, dua etmekten yorulup da duayı bırakmaması gerekir. Aksine duada ısrarcı olması gerekir. Çünkü yaptığı her dua onu Allah'a yaklaştıracak ve ecrini artıracak bir ibâdettir. Senin de ey kardeşim özel ve genel her işinde, darlıkta ve bollukta Allah'a dua etmen gerekir. Duadan maksat sadece Allah'a ibâdet etmek olsaydı bile kişinin yine de ona çok düşkün olması gerekirdi.

 

Başarılı kılan Allah'tır.


Kaynaklar:

(1) Müslim, Kitâbu'z-Zekât, Bâbu Fadli'n-Nafakati ve's-Sadaka.
(2) Ahmed, Müsned, (5/428); Tirmizî, Kitâbu'd-Deavât, Bâbu 105 (3556); İbn Mâce, Kitâbu'd-Dua, Bâbu Raf'i'l-Yedeyn fi'd-Dua, (3865).

(3) Müslim, Kitâbu'l-Hac, Bâbu Fadlu'l-Hac ve'l-Umre ve Yevmi Arafe (436).

(4) Buhârî, Kitâbu'd-Deavât, Bâbu Yüstecâbu li'l-Abdi Mâ lem Ya'cel (6340). Müslim,
Kitâbu'z-Zikr ve Dua, Bâbu'l-Beyâni ennehu Yüstecâbu li'd-Dâî Mâ lem Ya'cel
(2735).</p