«15/150»
«Kadın, kocasının yatağını mazeretsiz terk ederek sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler.» (Müslim)
Allah'tan Başkasına İbâdet Edenin Dünyadaki ve Âhiretteki Hükmüne Dâir Tafsîlâtlı Açıklama

Allah'tan Başkasına İbâdet Edenin
Dünyadaki ve Âhiretteki Hükmüne Dâir Tafsîlâtlı Açıklama

Allâme Şeyh Abdulmuhsin el-Abbâd

Şeyh el-Îdâhu ve't-Tebyîn fî Hukmi'l-İstiğâseti bi'l-Emvât ve'l-Ğâibîn isimli risâlesinde şöyle demektedir:
'O türbelerde yatanlara yalvarmaya, onlardan medet beklemeye, ihtiyaçların görülüp sıkıntıların giderilmesi için onlardan istekte bulunmaya, aynı şekilde cinlerden, insanlardan ve meleklerden uzakta olanlara yalvarmaya gelince; işte bu, kişiyi dînden çıkaran şirktir.

Hâli böyle olan bir kimsenin arkasında namaz kılmak câiz değildir. Bu hâl üzere ölen kimsenin cenâzesi yıkanmaz, namazı kılınmaz ve müslüman mezarlığına defnedilmez. Akibeti de cehenneme girmek ve ebedî olarak orada kalmaktır.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

'Her kim Allah'a şirk koşarsa, Allah cenneti ona harâm kılar. Onun varacağı yer cehennemdir. Zâlimler için hiçbir yardımcı da yoktur.' [Mâide, 72]
Bu, kendisine hüccet ikâme olmuş kimsenin hükmüdür.

İnsanlara bu bâtılı süslü gösterip onların şirk koşmalarına ve Allah'tan başkasına ibâdet etmelerine göz yuman âlim bozuntularına aldanarak, İslâm'ın sâlihler hakkında haddi aşmak, onlardan medet isteyip onlara yalvarmak şeklinde bilindiği memleketlerde yaşayan, üzerlerine hüccetin de ikâme olmadığı kimselere gelince, böylesi kimselerin zâhirleri küfürdür.

Böylelerine dünyada, üzerlerine hüccetin ikâme olduğu kimselere yapılan muâmele ile muâmele edilir. Öldüğü zaman namazı kılınmaz, ardından hayır duâ edilmez, yerine hac yapılmaz.

Âhiretteki durumları ise, kendilerine risâletin ulaşmadığı fetret ehli cinsinden oldukları için Allah'a kalmıştır. Kıyâmet günü imtihan edilirler. Bu imtihandan sonra cennete veya cehenneme girerler.' (Sayfa: 27-28)

'Geçen ifadelerimizden anlaşıldığı üzere, kendisine hüccet ikâme olmuş, cehenneme girecek ve orada ebedî olarak kalacak kimsenin küfrü ile, fetret ehli ve onların hükmünde olan, kendilerini saptıran âlim bozuntularına uyarak sâlihler hakkında aşırılığa gitme ve onlardan medet isteme üzerine yetişmiş ve İslâm'ı böyle bilen üzerlerine hüccet ikâme olmamış kimselerin küfrü arasında fark vardır.

Böyle kimselerin işi Allah'a kalmıştır. Kıyâmet günü imtihan edilirler. Bu imtihan sonrasında bazısının âkıbeti cennet, bazısındaki de cehennem olur….' (Sayfa: 29)

'İtimad edilecek olan söz, bu risâlede olduğu şekliyle, üzerine hüccet ikâme olmuş kişi ile hüccet ikâme olmamış kişi arasındaki tafsîlâtlı açıklamadır. Bu tafsîlin hilâfına olduğu anlaşılacak şekilde benden sâdır olmuş yazılı veya sesli hiçbir söze itibar edilmez. İtibar edilecek olan, ancak bu risâlede ki tafsîlâtlı açıklamadır.


Söz konusu ettiğim bu tafsîl, hocamız Şeyh Abdulazîz b. Bâz'ın, Mecmûu'l-Fetâvâ'daki (1/49) şu sözlerine de yakındır:
'Ancak kabirperestlerde yaygın olan, kurban keserek, adak adayarak onlara yakınlaşmaya çalıştıkları gibi, bu türbeleri de orada yatanlara yakınlaşmak için tavaf etmektir. Bunların hepsi büyük şirktir. Bu hâl üzere ölen kâfir olarak ölmüş olur. Cenâzesi yıkanmaz, namazı kılınmaz ve müslüman mezarlığına gömülmez.


Böyle biri, eğer kendisine davetin ulaşmadığı kimselerden ise, fetret ehli hükmündedir, âhiretteki durumu Allah'a kalmıştır.'
Yine (9/40)'da şöyle demektedir:

'Şirk üzerine ölen kimse, büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır…'
Sonra bazı âyetler zikredip, ardından şöyle demektedir:

'Büyük küfür işleyen sâir kafirlerde olduğu gibi, vadedildikleri azâb ve varacakları yer budur. Bu kimselerin dünyadaki hükmü, cenâzelerinin yıkanmaması, namazlarının kılınmaması ve müslüman mezarlığına gömülmemeleri şeklindedir.

Ancak onlardan birisine davet, yâni Kur'ân ve Sünnet ulaşmamışsa, böyle bir kimsenin kıyâmet günü durumu, fetret ehlinden olan diğerlerinin durumu gibi Allah'a kalmıştır.

Onların hükmü ile alakalı bu konuda, ilim ehli indindeki en râcih görüş, kıyâmet günü imtihan edilecekleri şeklinde olan görüştür. Bu imtihanda Allah'ın emrine icâbet eden cennete, isyan eden de cehenneme girer.'

Sonra şöyle der:
'Onlardan birisinin, işlediği şirk ile alakalı bir câhilliği söz konusu ise, bu kişinin durumu Allah'a kalmıştır. Ancak hüküm zâhirine göre verilir. Zâhiri şirk olan kimsenin hükmü, müşriklerin hükmüdür. Durumu ise, herşeyi bilen Yüce Allah'a kalmıştır.'

Şeyh Abdulazîz b. Bâz'dan, Allah'ın dışında ölülerden ve uzakta olanlardan medet isteyenlerin kafir oldukları mutlak bir şekilde ifâde eden pek çok fetvâ sâdır olmuştur.


Bizim aktardığımız sözlerinde ise, kendilerine hüccet ikâme olmuş ve olmamış kimseler arasında bir ayrım söz konusudur.

Öyleyse kendilerine hüccet ikâme olmuş kimseleri tekfîr ederkenki sözleri, sahibinin cehenneme girip orada ebedî kalacağı açık seçik küfre hamledilir. Üzerine hüccet ikâme olmamış kişinin hâli bunun hilâfınadır. Onun da zâhir hâli küfürdür ve dünyada kendisine kâfirlere yapılan muamele ile muamele edilir. Ama bunların âhiretteki sonları imtihân edildikten sonraya cennettir, ya da cehennemdir.' (Sayfa: 30-32)