Muhakkak ki hamde lâyık olup onu hak eden Allah'tır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ister, O'na istiğfâr ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülerinden Allah'a sığınırız. Allah kime hidâyet ederse artık onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırırsa artık ona hidâyet edecek yoktur. Ben şehâdet ederim ki Allah'tan başka tapılmayı hak eden bir ilâh yoktur. O tektir, ortağı yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve rasûlüdür. Allah ona, âilesine ve ashâbına çokça salât ve selâm etsin. Bunları ifâde ettikten sonra:
Ey Allah'ın kulları! Yüce Allah'tan sakının ve murâkabe hâlinde olun. İtâatler ile O'na yaklaşın. Yasakladığı ma'siyet ve seyyiâttan uzak durun. Sonra bilin ki Yüce Allah mahlûkâtı yaratıp onlardan kimisini kimisine üstün kılmıştır. {Gece ve gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan O'dur. Her biri felekte yüzer giderler." Enbiyâ 33) {Allah Geceyi ve gündüzü evirip çevirir. Doğrusu bunda ne ibretler var basîret sâhibleri için." (Nûr, 44) Yüce Allah gece ve gündüzlerin bâzısını bâzısına üstün kılmıştır. Ramazân, ayların en üstünü, Kadir gecesi gecelerin en fazîletlisi, Kurban kesme günü ise günlerin en şereflisidir. Harâm aylar Allah'a itâat ve O'na yakınlaşma aylarıdır. Bunun anlamı, diğer günlerin fazîleti yok, itâati terk etmeli demek değildir. Bilakis hayâtın tümü Allah'ındır. Zamânın tümü Allah'ındır. "Öğüt almak ve şükretmek isteyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getiren O'dur." (Furkân, 62)
Ey Allah'ın kulları! Yüce Allah'ın günlerinden bir kısmı da, şu an içerisinde bulunduğumuz Şa'bân ayının günleridir. Yüce Allah'ın kulları için yarattığı aylardan bir ay. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem aslâ bu aydan gaflette kalıp ve isteksiz davranmamıştır. Aksine, içerisinde diğer aylarda bulunmayan fazîletlerden dolayı Şa'bân ayına teşvîk etmiştir. Usâme bin Zeyd radiyallahu anhuma'nın rivâyet ettiği bir hadîste şöyle geçer: 'Dedim ki: Ey Allah'ın rasûlü! Seni Şa'bân ayında oruç tuttuğun kadar hiç bir ayda oruç tutarken görmedim. Nebî aleyhissalâtu ve's-selâm da şöyle dedi: Bu, insanların kendisinden gaflette kaldığı bir aydır. Receb ve Ramazân arasında bulunur. O ayda ameller âlemlerin rabbine yükselir. Ben de oruçluyken amellerim Allah'a yükselsin isterim. (İmâm Ahmed ve Nesâî rivayet etmiştir. İbnu Huzeyme hadîsin sahîh olduğunu söyler.) İşte bunlar bu ayın fazîletlerindendir. O ayda ameller yükselir. Pek çok insan o aydan gâfildir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de o ayda orucu çoğaltırdı. Hattâ Âişe radiyallahu anhâ şöyle der: 'Nebî sallallahu aleyhi ve sellem orucu o kadar çoğaltırdı ki biz: 'Herhalde hiç bırakmayacak' derdik. Ve o kadar uzun süre orucu bırakırdı ki biz: 'Herhalde artık hiç tutmayacak' derdik. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'i Ramazân ayı dışında hiç bir ayın orucunu tamamlarken görmedim. Onu hiç bir ayda Şa'bân ayında olduğu kadar orucu çoğalttığını görmedim. (Buharî ve Muslim) Nesâî ve Tirmizî'deki bir rivâyette de Âişe radiyallahu anhâ şöyle der: 'Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'i hiç bir ayda Şa'bân ayında olduğu kadar orucu çoğalttığını görmedim. Çok azı hâriç bütün ayda tutardı. Hattâ tüm ayı oruçlu geçirdiği olurdu.' Ebû Dâvud'taki bir rivâyette ise şöyle der: 'Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in oruç tutmayı en çok sevdiği ay Şa'bân ayıdır. Sonra onu Ramazân'a birleştirirdi.' İmâm Ahmed, Enes radiyallahu anh'dan şöyle rivâyet etmiştir: 'Nebî sallallahu aleyhi ve sellem oruç tutardı da hiç bırakmazdı. Tâ ki biz onun hakkında: 'Herhalde aklında bütün sene boyunca oruç tutmak var' derdik. Sonra da orucu bırakır, hiç tutmazdı. Tâ ki biz onun hakkında: 'Herhalde aklında bütün sene boyunca oruç tutmak yok' derdik. Onun en sevdiği oruç Şa'bân ayında tuttuğudur.' Âişe radiyallahu anhâ da Ramazan ayındaki kazâya kalan oruçlarını ancak Şa'bân ayında tutardı. Şöyle derdi: 'Ramazan ayından kalan oruçlarım olurdu da onları ancak Şa'bân ayında tutabilirdim." (Buhârî ve Muslim) Başka bir rivâyette de şöle der: 'Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Şa'bân ayında tuttuğu orucu hiç bir ayda tutmamıştır.Azı müstesnâ bütün ayı oruçlu geçirirdi. Hattâ bütün ayı oruçlu geçirdiği olurdu.' Tüm bunlar Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in bu ayda kendisini oruca ve ibâdete verdiğinin delîlidir. Ayrıca burada insanların gaflette oldukları zamân ve mekânlarda Allah'a yönelmenin müstehab olduğunun da delîli vardır. Yine burada, mubârek Ramazân ayına hazırlık olması için nefsi oruç ile karşılamak vardır. Her kim bu ayda nefsinde kuvvet ne canlılık buluyorsa oruç ile Allah'a yönelsin. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in de ayın başından i'tibâren tuttuğu gibi. Ama Şa'bân ayının yarısını aştığı zaman ise müstehab olan oruç tutmamaktır. Nitekim Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan geldiğine göre o şöyle demiştir: 'Nebî sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: Şa'bân ayının yarısı olduğunda Ramazân başlayana kadar orucu bırakın.' (Ahmed rivâyet etmiştir.) Bu ayın ortasını oruca gecesini namaza tahsîs etmeye gelince, bu konuda Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'den sâbit olan bir hadîs yoktur. Ancak müslümanın her aydan üç gün oruç tutması müstehabtır. Bu oruçları Bîd günlerinde (Hicrî 13,14,15) tutması daha güzeldir.
Şa'bân ayının ortası da bu kapsama girer. Bu ayın bütün günlerinde ise tevbe, söz ve amellerden şirk lekelerini arıtmak, zulmedeni affetmek ve akrabâ ziyâreti ile Allah'a yönelmek müstehabtır. Nitekim İbnu Mâce, Taberânî ve başkalarının Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'den rivâyet ettiklerine göre O şöyle buyurmuştur: 'Şa'bân ayının yarısı olduğunda Allah azze ve celle bütün kullarına bakar da müşrik ve kavgalı olan dışında hepsini bağışlar.' Ancak bâzı câhillerin yaptığı, Şa'bân ayının yarısını kutlamaya gelince bu, bu ayda işlenen çirkin bir bid'attir. Ya da bid'atçilerin 'binlik namaz' diye isimlendirdikleri, yüz rek'at namaz kılıp her rek'atinde on defa Fâtiha ve İhlâs sûrelerini okudukları namazın da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den herhangi bir dayanağı yoktur. Bu konuda gelen hadîs ise bâtıl ve uydurmadır. Kişi Şa'bân'ın ortasındaki bu geceyi diğer namazlardan ayrı bir namâz ile tahsîs etmez.
Sadece diğer gecelerde yaptığı gibi bu gece de kalkıp namazını kılar. Yüce Allah'tan fazlını ve dünyâ semâsına indiğinde duâsına icâbet etmesini umar. Nitekim Allah o anda der ki: 'Kim bana duâ eder ona icâbet edeyim, kim benden ister ona vereyim, kim benden bağışlanma diler ben de onu bağışlayayım.' Şa'bân ayındaki meşrû amellerden biri de, kimin üzerinde Ramazan'dan kazâ orucu kalmışsa, onu bu ayda tutmasıdır. Çünkü özürsüz olarak önündeki Ramazan ayı girene kadar bunu geciktirmesi câiz olmaz. Yine bu aya hâs amellerden birisi o ayın başlangıcı ve bitişine karşı iyice temkînli davranmaktır. Ebû Dâvud, Âişe radiyallahu anhâ'dan şunu rivâyet eder: 'Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Şa'bân ayına karşı başka aylarda olmadığı kadar tedbîrli olurdu. Sonra Ramazân ayı hilâlinin görülmesiyle oruca başlardı. Eğer ki şüpheye düşecek olursa (Şa'bân'ın girmesinden i'tibâren) otuz gün sayar sonra oruca başlardı.' Bu ayda meşrû olmayan amellerden biri, bâzı kimselerin yaptığı şu duâdır: 'Allah'ım Receb'i ve Şa'bân'ı bize bereketli kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır.' Bu hadîs Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'den sâbit olmamıştır.
Hâfız İbnu Receb ve âlimlerden bir topluluk bu hadîsi zayıf saymışlardır. Mü'mîn kimse bütün aylar için bereket talep eder. Bunların en özeli ise Ramazân ayıdır. Bu ay için nehyolunan şeylerden biri de şek günü orucudur. Sıla'nın rivâyet ettiğine göre o şöyle demiştir: 'Şek günü Ammâr bin Yâsir radiyallahu anhuma'nın yanındaydık. Derken bir koyun getirildi. Bunun üzerine oradakilerden bir kısmı uzaklaştılar. Ammâr radiyallahu anh dedi ki: Bugün kim oruç tutarsa o, Ebû Kâsım sallallahu aleyhi ve sellem'e isyân etmiştir.' Allah beni ve sizleri Yüce Kur'ân ile bereketlendirsin. Beni ve sizleri Kur'ân'ın içindeki âyetler ve hikmetli zikir ile faydalandırsın. Söyleyeceklerim bunlardır. Azîm ve Celîl olan Allah'tan kendim ve sizler için bağışlanma dilerim. Siz de O'ndan bağışlanma dileyin. Çünkü O Ğafûr'dur, Rahîm'dir. Âlemlerin rabbi olan Allah'a hamd olsun. Allah'ın salât, selâm ve bereketi el-Emîn olan Nebî'ye, âilesine ve tüm ashâbına olsun. Bunları ifâde ettikten sonra: Ey Allah'ın kulları! Allah'tan hakîkî bir takvâ ile sakının. Açıkta ve gizlide O'na karşı murâkabe hâlinde olun. Sonra şunu bilin ki, geceler ve gündüzler üzerimizden gelip geçiyor. Yıllar hızlıca ilerliyor. Zamân geçip gidiyor. Biz zamânı sayıyoruz o da bizi... Ömürlerimizi kısaltıyor, sonunda ise bizi ölüme ve âhiret hayâtına götürüyor. Bilemiyoruz acabâ hangimiz ulaşacak bu mubârek aya! Hangimizi de öncesinde çağıracak ölüm toprağa... Herkes sabâha erir ehlinin yanında, halbuki ölüm daha yakındır ayakkabı bağından. Nicelerimiz vardı aramızdan, sanki dünyaya kazık çakacaktı!
Evler, binâlar dikiyor, geleceğin planlarını yapıyor, baş döndüren hayaller kuruyordu. Ama bu yıl onun da ismi ölülerin arasına yazıldı! O halde acele edin ey Allah'ın kulları! Tövbeye, Yüce Allah'a dönmeye, itâatleri çoğaltmaya, elden kaçanlara pişmân olmaya ve zevk-ü sefâda mübâlagayı bırakmaya acele edin. Mubârek Ramazân'a hazırlık olması için bu ayla birlikte sâlih amelleri çoğaltmaya bakın. Böylece oruç nefse ağır gelmez, namazların ve kıyâmın uzunluğu onu yormaz, Kur'ân'ın kırâatinden usanmaz, şehvetlere ve lezzetlere meyletmez. Bu ayda bütün hayırlara karşı gayret gösterin. Selef rahimehumullah Şa'bân ayında çok gayretli olurlardı. Bu ayda Ramazân için hazırlık yaparlardı. Seleme bin Kuheyl şöyle der: 'Şa'bân ayına, kurrâ (Kur'ân okuyucularının) ayı denilirdi.' Amr bin Kays da Şa'bân ayı girdiğinde dükkanını kapatır, Kur'ân okumaya çekilirdi. Ebû Bekir el-Belhî ise şöyle der: 'Receb ayı ekim ayı, Şa'bân ayı sulama ayı, Ramazân ayı ise hasâd ayıdır.' Yine şöyle der: 'Receb ayının misâli rüzgâr, Şa'bân ayının misâli bulut, Ramazân ayının misâli ise yağmur gibidir.
Receb'te fidanını dikmeyen, Şa'bân'da sulamayan nasıl olur da Ramazân'da onu biçmek ister?' İşte Receb ayı bitti ama sen Şa'bân ayı için de bir şey yapıyor değilsin! Eğer Ramazân'a ulaşmak istersen işte senin Nebî'n Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in ve ümmetin selefinin bu mubârek ay için takındıkları hâl buydu. Peki bu ameller ve dereceler karşısında senin konumun nedir? Receb ayı geçti kıymetini bilmeden İşte önünde mubârek Şa'bân ayı Ey vakitlerini câhilce zâyi eden Onun hürmetine kalk, helâktan sakın Ayrılacaksın lezzetlerden icbâren Ölüm atacak seni evinden kerhen Gücün yettiğince yetiştir günahlara Muhlîs bir tevbe, kur medârını Cahîm'den selâmette kalan mekâna O kimsedir günahkârların en hayırlısı Düzeltir tevbe ile cürüm ve hatâsını Allah'ım sana dönüşümüzü güzel eyle. Sanâ itâate karşı bize yardım et, bize rüşdümüzü ilhâm et, nefislerimizin şerlerinden bizi koru.
Allah'ım, Nebî'n Muhammed'e, âilesine ve tüm ashâbına salât ve selâm et. Allah'ım Ebû Bekir'den, Umer'den, Usmân'dan, Ali'den, Nebî'n Muhammed'in diğer bütün ashâbından ve kıyâmete kadar onlara ihsân ile tâbi' olanlardan râzı ol. Allah'ım bizi, bizden râzı olduğun hâlde Ramazân'a ulaştır ey âlemlerin rabbi! Allah'ım bizi, bizden râzı olduğun hâlde Ramazân'a ulaştır ey âlemlerin rabbi! Allah'ım bizi Ramazân'a teslîm et. Ramazân'ı bize teslîm et. Bizden râzı olduğun hâlde onu bizden teslîm al yâ Hayy yâ Kayyûm! Allah'ım bizi dîn ve beden selâmeti ile Ramazân'a ulaştır. Bizleri günah, ma'siyet ve saptırıcı fitnelerden koru. Allah'ım İslâm'ı ve müslümanları azîz et. Allah'ım İslâm'ı ve müslümanları azîz et. Allah'ım İslâm'ı ve müslümanları azîz et. Allah'ım şirki ve müşrikleri zelîl et. Bütün müslümanları hak kelime üzerinde birleştir ey âlemlerin rabbi! Allah'ım azgın saldırganlara karşı mücâhid ordularımıza yardım et. Allah'ım sünnetin nûrunu ve ehlini yücelt. Bid'ati ve destekçilerini yok et. Allah'ın kulları! "Muhakkak ki Allah adâleti, ihsânı ve yakınlara bakmayı emreder. Fuhuştan, münkerden ve azgınlıktan ise nehyeder. Size va'z ediyor. Belki öğüt alırsınız.} (Nahl, 90)
Azîm ve Celîl olan Allah'ı anın ki O da sizi ansın. Ni'metlerine şükredin ki arttırsın. Allah'ın zikri ise en büyüktür. Allah ne yaparsanız yapın onu bilir.