«15/150»
«Kadın, kocasının yatağını mazeretsiz terk ederek sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler.» (Müslim)
Îmân Amel İlişkisi

Faziletli Şeyh Abdurezzâk el-Bedr : Îmân Amel İlişkisi

Es-selâmu aleykum ve rahmetullahi ve berekâtuhu.

Hamd tamâmıyla Allah'ın hakkıdır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ister, O'ndan bağışlanma diler ve O'na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah kime hidâyet ederse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırırsa ona hidâyet edecek yoktur. Şahitlik ederim ki Allah'tan başla tapılacak hak ilâh yoktur. O tektir, ortağı da yoktur. Yine şâhitlik ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve rasûlüdür. Vahyi için seçtiği kulu ve emînidir. İnsanlara O'nun şerîatını tebliğ edendir. Hayır namına ne varsa ümmetine göstermiş, şer nâmına ne var ise ümmetini bundan sakındırmıştır. Allah'ın salât ve selâmları O'nun, âilesinin ve tüm ashâbının üzerine olsun. Bunları ifâde ettikten sonra:

Ey Allah'ın mü'mîn kulları! Allah teâlâ'ya karşı takvâlı olun. Kim takvâlı olursa Allah onu korur, onu dünya ve âhiret işlerindeki hayra irşâd eder. Takvâ ise, Allah'tan bir nûr ile, sevâbını umarak O'na itaat olan amelleri yapmak, yine Allah'tan bir nûr ile, azâbından korkarak O'na isyândan kaçınmaktır.

Ey mü'mînler! İstenilen şeylerin en büyüğü ve yücesi, maksatların en üstünü ve en şereflisi Allah'a îmân, ve Allah subhânehu ve teâlâ'nın kullarına îmân edilmesini emrettiği her şeye îmân etmektir. Allah teâlâ şöyle buyurur: "İyilik (birr) yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Birr ancak, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitâblara ve nebîlere îmân eden, mala duyduğu sevgiye rağmen onu yakınlara, yetimlere ve miskinlere, yolcuya, dilenene ve esirleri kurtarmak için veren, namazı kılan, zekâtı veren ahidleştiklerinde buna vefâ gösteren, fakirlik, hastalık ve savaş ânında sabır gösteren kimsenin yaptığıdır. İşte onlardır doğru olanlar! İşte onlardır muttakîler!" (Bakara, 177)

Ey mü'mînler! Ey Allah'ın kulları! Îmân ile ulaşılır en azîm isteklere. Îmân ile ulaşılır en yüksek derecelere ve menzilelere. Îmân ile kurtulur kul ateşten ve Cebbâr'ın öfkesinden. Îmân ile kazanır kul cennetleri, en yücelerdeki Rahmân'ı görmeyi.

Ey mü'mînler! Şu hayatta kulun üzerine vâcib olan şeylerin en önemlisi, îmânı bilmesi ve hayâtu'l-îmânı yaşamasıdır. Öyle kullar var ki bu dünyaya girer de îmânı tahkîk etmeden ondan çıkar. Bir şey tadamadan ondan çıkar. Nefsinin, dünyâ ganîmetini ve rahâtını, âhiret sevâbını ve ecrini kaçırmasına sebep olur. İşte bu yüzden ey Allah'ın kulları, îmân konusuna ilmen ve amelen, fehmen ve tatbîken büyük ölçüde ihtimâm etmemiz gerekir.

Ey mü'mînler! İmân yalnızca bir kuruntu ve dâvâdan ibâret değildir. Îmân temennî değildir, süs değildir. Îmân, kalpte yer edip amellerin de kendisini tasdîk ettiği şeydir. Evet ey Allah'ın kulları! Îmân söz ve ameldir. Akîde ve şerîattır. Ciddîyet ve içtihâdtır. Sabır ve onda yarışmaktır. Gayret ve mülâzemedir. Nefse karşı samîmîyyet ve rahmettir. Rabb celle ve alâ'ya itaat ve O'nun rızâsını tahkîk etmektir.

Ey mü'mînler! Îmânın başı ve başlangıç yeri mü'mînin kalbinde yer eden, Allah'a îmân ve Allah'ın kullarına îmân edilmesini emrettiği şeylere îmân ile salâhiyyeti bulunan bir şeydir. Bu salâha binâen de Allah'a itaat üzere istikâmet eden, O'nun hidâyeti ile hidâyet bulan organlar ortaya çıkar. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in de buyurduğu gibi: "Bilin ki bedende bir et parçası vardır. O salâha kavuştuğunda tüm beden salâha kavuşur. O fesâda uğradığında tüm beden fesâda uğrar. Bilin ki işte o kalbtir." (Buhârî ve Muslim)

Ey mü'mînler! Îmân yalnızca kalpte bulunan bir şey değildir. Îmân söz ve ameldir. Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Îmân yetmiş küsür şu'bedir. En üstünü Lâ ilâle  illallah sözüdür, en düşüğü yoldan eziyet veren bir şeyi kaldırmaktır. Hayâ da îmânın şu'belerinden bir şu'bedir."(Buhârî ve Muslim) Bu yüce hadîs şunu ifâde eder ki, îmân, bir kısmı kalpte bulunan, bir kısmı dil ile, bir kısmı da organlar ile gerçekleşendir. Şu'beler pek çok, ameller bolca ve hasletler çeşitlidir. Kul bunları her arttırdığında îmânı artar, derecesi yükselir ve Allah katındaki sevâbı büyür.

Her ne zaman da bu amellerden bir şey eksilse, amelindeki eksiklik oranında îmânı azalır.

Ey mü'mînler! O halde şunu bilmemiz gerekir ki, Allah'a takarrub ettiğimiz her itâat ve ibâdet îmândır. Namaz îmândır, oruç îmândır, hac îmândır, zekât îmândır, ana babaya iyilik îmândır, akraba ziyâreti îmândır. Rahmân'a takarrub edilen tüm itââtler îmânın bir hasleti ve onun şu'besidir. Bu amellerin artmasıyla îmân artar ve azalmasıyla azalır.

Ey mü'mînler! Îmân, kendileriyle Allah'a takarrub edilen itâatler ve ameller olduğu gibi aynı zamanda îmân, Allah'ın harâm kıldığı ve kullarına nehyettiği şeylerin terkidir. Böylelikle bilmek gerekir ki, ma'siyetlerin terki, günahlardan uzaklaşmak ve kötülüklerden ictinâb etmek, işte bunların her biri îmânın hasletlerindendir.

Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Zînâ eden 
kişi zînâ ederken mü'mîn değildir. Hırsızlık yapan kişi hırsızlık yaptığı sırada mü'mîn değildir. Şarâb içen kişi şarâb içerken mü'mîn değildir." (Buhârî ve Müslim) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, bununla ma'siyetlerin îmânı azalttığına ve dîni zayıflattığına delîl getiriyordu.

O halde kim îmânını muhafaza 
etmek, dînine riâyet etmek isterse bu hayatta Allah'ı öfkelendirecek bütün iğrenç amellerden ve pis hasletlerden ictinâb etsin. "Eğer siz nehyolunduğunuz büyük günahlardan ictinâb ederseniz biz de sizin kötülüklerinizi örteriz ve sizi değerli bir yere yerleştiririz." (Nisâ, 31)


Ey Allah'ın kulları! Allah'ın mü'mîn kulunun önem göstereceği şeylerin en büyüklerinden biri, îmânının kaybolup zâyi olmasından onu korumaktır. Şüphesiz ki caydırıcı ve oyalayıcı şeyler pek çoktur. Özellikle bu zamanda ne kadar da fazladır. O kadar çok ihtiyaç var ki ey Allah'ın mü'mîn kulları, kendimizi îmândan ayıracak ve Allah tebâreke ve teâlâ'nın dîninden uzaklaştıracak her şeyden sakınmaya...

Sahîh'te geldiği üzere Sufyân bin Abdullah es-Sekafî radiyallahu anh, Nebî sallallahu 
aleyhi ve sellem'e dedi ki: "Bana İslâm'dan öyle bir şey söyle ki senden sonra onu kimseye sormayayım." Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de dedi ki: "Allah'a îman ettim' de sonra da istikâmet üzere ol." Yani Allah'a itâatte istikâmet üzere ol. İbâdetleri muhafaza et. Allah'ın emirlerini yerine getirmeye özen göster. Allah seni vefât ettirinceye dek bu hâl üzere kal. {Ey îmân edenler Allah'tan hakkıyla sakının ve ancak müslümanlar olarak ölün} Söyleyeceklerim bunlardır. Kendim, sizin ve bütün müslümanların günahları için Allah'tan mağfiret isterim. Allah'a istiğfâr edin O da sizi bağışlasın. Muhakkak ki o Ğafûr'dur, Rahîm'dir.


Allah'a çokça Hamd olsun. Şehâdet ederim ki Allah'tan başkan tapılmaya lâyık hak ilâh yoktur. O tektir. Ortağı da yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve rasûlüdür. Allah ona, âilesine ve tüm ashâbına salât ve selâm etsin. Bunları ifâde ettikten sonra:


Ey mü'mînler! Allah'a karşı takvâlı olun. Gizlide ve açıkta, ğaybta ve şehâdette murâkabe hâlinde olun. Rabbinin kendisini duyduğunu ve işittiğini bilen kimsenin murâkabesi gibi...

Ey mü'mînler! Îmân mubârek bir ağaçtır. Sâbit bir kökü, uzanmış dalları ve çeşitli meyveleri bulunur. {Görmedin mi Allah nasıl bir misâl yaptı hoş bir kelimeyi, hoş bir ağaç gibi ki kökü sâbit, dalı semâda... Yemişlerini rabbinin izniyle her dem verir. Ve Allah insanlara böyle temsiller yapar ki böylelikle öğüt alsınlar.} (İbrâhîm, 27) Ey Allah'ın kulları bu misâli Allah kullara verir ki bu sebeple îmânlarına i'tina göstersinler. Îmânlarının asılları olan İ'tikâdı takviyye, diyâneti sağlamlaştırmaya, Allah'a imâna ve Allah'ın îmân edilmesini emrettiği sâbit asıllara ve köklü akîdeye özen göstersinler.

Hadîste de şöyle geçer: "(Cebrâil:) 'Bana îmândan haber ver' dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de: "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, rasûllerine ve kıyâmet gününe îmân etmendir. Ve hayrıyla ve şerriyle kadere îmân etmendir' dedi." (Muslim) Ey Allah'ın mü'mîn kulu! Bunlardan sonra ise îmânın furu'una dikkat edilir. Onlar ise sâlih olan itâatler, tertemiz ibâdetler ve kendisiyle Allah azze ve celle'ye yaklaşılan her türlü takarrub çeşitleridir.

Eğer ki ağacın çevresindeki yabancı bitkiler izâle 
edilmediği takdîrde ağaca te'sîr edip zarar veriyor ise şüphesiz ki günahlar da îmân ağacına, onu zayıflatarak, soldurarak ve hasar vererek te'sîr eder. O halde Allah'ın mü'mîn kulu, akîdesini takviye ile, amelinin ve ibâdetinin ıslâhı ile, günah ve hatâlardan uzak kalma ile îmânına önem göstermesi gerekir. Nitekim eskiden selef şöyle derdi: "Îmân dil ile söylemek, kalb ile i'tikâd etmek ve âzâlar ile amel etmekir. İtâat ile artar, isyân ile azalır."

Allah her birimizi îmân zîneti ile süslesin. Koruyucumuz olan dînimizi bizim için ıslâh etsin. Hepimizi sırât-ı mustakîm'ine hidâyet etsin. Allah'ın kitâbında emrettiği gibi Abdullah oğlu Muhammed'e salât ve selâm edin: {Muhakkak ki Allah ve melekleri, nebîye salât ederler. Ey îmân edenler siz de ona tam bir teslîmiyyet ile salât ve selâm edin.} Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurur: "Her kim bana bir defâ salât ederse Allah da bunun sebebiyle ona on defâ salât eder." (Muslim) Allah'ım Muhammed'e ve âilesine salât et. Tıpkı İbrâhîm'e ve âilesine salât ettiğin gibi...

Muhakkak ki sen Hamîd'sin, Mecîd'sin. Muhammed'i ve âilesini mubârek kıl. Tıpkı İbrâhîm'i ve 
âilesini mubârek kıldığın gibi... Muhakkak ki sen Hamîd'sin, Mecîd'sin. Allah'ım râşid halîfelerden, hidâyete erdirilmiş imâmlardan râzı ol. Es-Sıddîk Ebu Bekir'den, el-Fârûk Ömer'den, zu'n-Nûrayn Osmân'dan ve iki Hasenin babası Ali'den râzı ol. Allah'ım sâhabenin tümünden, tabiînden ve karşılık gününe kadar onlara ihsân ile tâbî olanlardan râzı ol. Cömertliğin ve kereminle onlarla beraber bizden de râzı ol ey cömertlerin en cömerti. Allah'ım İslâm'ı ve müslümanları azîz et. Allah'ım dînine, kitâbına ve Nebîn Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine yardım edene sen de yardım et.


Allah'ım her nerede olurlarsa zulme uğramış müslüman kardeşlerimize yardım et. Allah'ım onların yardımcıları, koruyucuları ve destekçileri ol. Allah'ım dîninin düşmanları sana âittir. Şüphesiz ki onlar seni âciz bırakmazlar. Allah'ım bizi vatanlarımızda güvenli kıl, devlet başkanlarımızı ve yöneticilerimizi ıslâh et. Yöneticimizi senden korkan, sakınan ve rızâna tâbî olan kimselerden yap ey âlemlerin rabbi. Allah'ım nefislerimize takvâsını ver ve onları tezkiye et.

Sen tezkiye edenlerin en hayırlısısın. Onların velîsi ve 
mevlâsı sensin. Allah'ım senden hidâyeti, takvâyı, iffeti ve zenginliği isteriz. Allah'ım bizi, ana babamızı, onların ana babalarını ve zürriyyetlerini, müslüman erkek ve kadınları, mü'mîn erkek ve kadınları, hayatta olanlarını ve ölmüşlerini bağışla. Rabbimiz biz nefislerimize zulmettik, eğer ki bizi bağışlayıp merhamet etmezsen kesinlikle hüsrâna uğrayanlardan oluruz. Rabbimiz bize dünyâda iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru.

Allah'ın kulları! Allah'ı anın ki O da sizi ansın. Ni'metlerine şükür edin ki arttırsın. Allah'ın zikri ise en büyüktür. Ve Allah yaptıklarınızı bilir.