Ey Allah'ın kulları! Azîm ve Celîl olan Allah'tan hakkıyla korunup sakının. Allah'ın dînine 'Urvetu'l Vuskâ ile tutunun. Şunu iyi bilin ki: Muhakkak ki Allah, mahlûkatını çok yüce bir gâye için yarattı. (Bu yüce gâye, Allah) subhânehu ve teâlâ'ya ibâdet edilmesi ve O'ndan başkasına ibâdet edilmemesidir.Âişe radıyallâhu anhâ, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem'in gece namazını anlatır. Ki bu yüce namaz, kulun Rabbine yaklaştığı bir nâfiledir.
Bu namaz, kulun gecenin karanlığında Rabbine yöneldiği (bir namazdır.) Sadece Allah azze ve celle'nin bildiği bir (gece) vakti Mevlâ'sına içini açar. Şikayetlerini arzeder. İsteklerini ve ihtiyaçlarını dile getirir. Seher vaktinde de istiğfâr eder. (Âişe radıyallâhu anhâ diyor ki:) Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ne yolculukta ne de yaşadığı yerde gece namazını hiç terketmezdi. Rabbi azze ve celle'ye içini açardı.
Gece karanlığında kalkar, ayakları çatlayıncaya kadar Allah'a dua eder, O'na seslenirdi. Âişe radıyâllahu anhâ dedi ki: "Ya Rasûlallah! Bunun bir sınırı yok mu? Muhakkak ki Allah azze ve celle senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetti." Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Ya Âişe! Çokça şükreden bir kul olmayayım mı?"
Âişe radıyallâhu anhâ, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem'in gecelerden bir geceki halini vasfederek şöyle diyor: Gecelerden bir gece kalktı ve yanakları ıslanıncaya kadar ağladı. Sonra oturdu ve sakalları ıslanıncaya kadar ağladı. Sonra yattı ve yastığı ıslanıncaya kadar ağladı. Âişe radıyallâhu anhâ diyor ki: Sabahladığında ona şöyle dedim: Anam babam sana feda olsun Ya Rasûlallah! Dün (gece) sana (vahiyden) ne geldi? O ağlayışının sebebi neydi?
Bunun üzerine Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem dedi ki: "Ya Âişe! Dün (gece) bana (bazı) âyetler indirildi. Onu tedebbür etmeden okuyan kulun vay haline! Onu tedebbür etmeden okuyan kulun vay haline! Onu tedebbür etmeden okuyan kulun vay haline! Sonra Âli 'İmrân süresinin sonunda yer alan şu on âyeti okudu: "Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gitmesinde akıl sahipleri için (Allah'ın büyüklüğünü tanımaya bazı) işâretler vardır. Onlar ki, ayaktayken, otururken ve yanları üzere (yatarken) Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler, (ve derler ki:) Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın, Sen (böylesi boş iş yapmaktan ve) bütün eksikliklerden uzaksın. Bizi ateşin azâbından koru." (ve sonraki diğer âyetler...) Bu yüce âyetler, Allah azze ve celle'nin mahlûkatı çok büyük bir gâye için yarattığını haber veriyor. Allah onları, kendileriyle zayıflıktan yana kuvvet kazanmak için yaratmadı. Azlıktan yana çoğalmak için (yaratmadı.) Fakirlikten yana zenginleşmek için (de yaratmadı.) Allah azze ve celle onları ancak hak bir gâye uğruna yarattı. "(Derler ki:) Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın, Sen bütün eksikliklerden uzaksın. Bizi ateşin azâbından koru." Allah onları çok yüce bir sözden dolayı yarattı. Ki o (söz,) Lâ ilâhe illallah'tır.
O (söz) Lâ ilâhe illallah'tır. Bu çok yüce bir sözdür. Bu sözden dolayı Allah, insanları ve cinleri yarattı. Buyuruyor ki: "Ben, insanları ve cinleri başka bir şey için değil, bana ibâdet etsinler diye yarattım." Bu (büyük) söz, (mîzânda) yedi kat gökler ve yedi kat yerler ağırlığıncadır. Ve yine, rasûller bu sözden dolayı gönderildi. Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: "Andolsun ki biz, her ümmete -Allah'a ibâdet edin, tâğûttan uzaklaşın- diye (emretmeleri için) bir rasûl gönderdik."