Cevap: Bu kitaplardan bir tane de eskiden ben görmüştüm. Kitabı yazan kişi bu kitapta kendisinin yazdığı duaları toplamıştı. Kitabı okumaya başladım ve bir de gördüm ki kitap hurafeler ve bozuk sözler ile dolu. Hatta kitaptaki bazı ibâreler şifreli ibâreler gibiydi desem yeridir. Bununla birlikte kitapta şirk olan yakarışlar ve bidat olan duâlar vardı. Kendi kendime dedim ki; kim okur bu kitabı? Bu gibi duâlara kim rızâ gösterir? Çünkü ben hiç kimsenin bu kitabı kabulleneceğini zannetmiyorum.
Daha sonra kitabın sonuna baktım ve yazarın son sözünü gördüm. Şöyle diyordu: "Kitabı yazmayı bitirdiğimde neşredilmesi hususunda kendi kendime tereddüt ettim. Bir müddet kitabı kenara koydum. Derken Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'i rüyamda gördüm. Bana rüyamda dedi ki: "Neden kitabı neşretmekten geri duruyorsun? Kitabı biran önce neşret." Ardından Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali radıyallahum geldi ve onlar da aynı şeyi söylediler. Bunun üzerine ben de kendimi kitabı biran önce neşretmeye mecbur hissetmeye başladım..."
Şimdi bunları söyleyen bu yazar için şu iki durumdan birisi söz konusudur. Ya bu adamın; Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'i, Ebûbekir'i, Ömer'i, Osman'ı ve Ali'yi rüyasında gördüğü iddiası tamamen yalan, ya da rüyasında gördüğü iddiası doğrudur ancak onun rüyasında gördüğü kimseler şeytandan başka bir kimse değildir. Nitekim şeytan kendisine fısıldamış ve şu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, şu Ebûbekir, şu Ömer, şu Osman ve şu da Ali'dir demiştir.
Sahabeler Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'i rüyamda gördüm diyen kimseye "gördüğün kimsenin vasıfları nasıl dı?" şeklinde soru sorarlardı. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Kim beni rüyasında görürse muhakkak ki görmüştür. Çünkü şeytan benim suretime bürünemez..." Yani şeytan Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in gerçek vasfına ve sûretine bürünemez. Şayet başka surete bürünerek gelir ve ben Nebî'yim der. Rüyayı gören kimse de onun Nebî olduğunu zanneder. Muhakkak ki şeytan bu kapıyı kullanarak nice topluluklara sayısız hurefeler sokmuştur.