Cevap: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir bölüğe emîr ta'yîn etmişti. Emîr de bölüğü yola çıkarıp onları yönlendirdi. Sonra bir vakit onlara 'odun toplayın' dedi. Onlar da kalkıp topladılar. Onlara 'ateş yakın' dedi, onlar da yaktılar. Sonra da 'içine girin' dedi. Onlar, birbirlerine bakıştılar ve 'ateşe nasıl gireriz?!' dediler. Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem onlara 'emîrinize itâat edin" dedi ama ateşe girmek husûsunda da mı ona itâat edeceklerdi?
Bu sefer birbirlerine bakışmaya başladılar. Aralarındaki en akıllı olan dedi ki: 'Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e ancak ateşten kurtulmak için itâat ettik. Nasıl olur da ateşe gireriz?' Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına döndüklerinde bu olayı onlara haber verdiler. O da: 'Eğer o ateşe girselerdi bir daha ateşten çıkamazlardı. İtâat sadece ma'rûftadır. Ma'siyette itâat yoktur' buyurdu. Böylece Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem emîrlere itâatin ma'siyeti emretmedikleri takdîrde olacağını beyân etti. Ancak bu, emîr günahı emredince onun emirliği sona erer ve ona karşı ayaklanmak câiz olur, demek değildir. Hayır! Bunun dışındaki şeylerde kendisine itâate devam edilir. İşte, sahâbîler emîrleri onlara ateşe girmeyi emretti diye ona karşı ayaklanmadılar. Aksine sadece bu mesele hâriç ona itâat üzere kalmaya devâm ettiler. Bunu bilmemiz gerek.